- Mayıs 15, 2024
- 7 Yorum
- Mayıs 14, 2024
- 20 Yorum
- Mayıs 12, 2024
- 2 Yorum
- Mayıs 09, 2024
- 3 Yorum
Bugün arkadaşımın ,kardeşiyle birlikte, annesinin evini toparlamasına yardıma gittim. Temizliğe yardımcı geliyordu zaten ben onların yanında olmak istedim.
Apartmandan girdiğimizde ikisi de çok hüzünlüydüler haliyle. Birisi annesini görememenin acısındaydı diğeri de görmüş olmanın. Kapıya geldik, anahtarla kapıyı açamadık. O gün çilingir sadece kapıyı açtı sanıyoruz , meğer kilit de değişmiş. Şansımıza çilingire kilit parası ödenmediğinden olsa gerek kapıya kartını sıkıştırmış. Oradan arayıp tekrar çağırdık. Yine kapıyı açmayıp kiliti kırdı. Zira kapı kilitleyip çıkılmış olayın şokuyla, anahtarlar da kim bilir nerede.
Bu hengâmede o kapıda yarım saat bekleyip, çözüme odaklanırken üzüntüleri dağıldı. Hayattaki zorluklar gerçekten de bizim belki farkında bile olmadığımız yaralarımızı sarmak için geliyor diye düşünüyorum bu aralar sık sık.
Kâh ağlayıp kâh gülüp o en zor işleri yaparken ev korku evi olmaktan çıkıp yuvaya dönüştü yeniden.
Akşam temizliğe yardım eden hanımla çıkıp ona yolu göstereyim dedim ama bir yandan da aklım arkadaşlarımda kaldı. Yola çıktık. Beş dakika sonra bizimkiler aradılar telefonumu unutmuşum. Artık ona yolu tarif edip geri döndüm telefonu almaya. Bir yanım belki yalnız kalmak isterler diyor, diğer yanım kararsız. Telefonumu alıp yeniden kapıya çıktım, bu sefer de kulaklığımı bulamıyorum. Beş dakika kulaklık arandım. Yok. Arayıp sordum, biraz bakınıp buldular. İkinci defa geri döndüğümde " Yok kızlar " dedim, benim sizi bırakmam istenmiyor, siz gidene kadar buradayım.
Birlikte çamaşır makinası bitene kadar havadan sudan konuşup, instagramdı, değişik danslardı, tütsülerdi derken tüm işleri bitirdik ve çıktık.
Ya ben gitmek istemedim, dönüp durdum, ya da başka birşeyler beni engelledi. Kim bilir.
- Mayıs 04, 2024
- 3 Yorum
Aklımda bin bir düşünce , yapılacak işler listesi, hormon savurmaları falan derken cortlamadan bu haftayı bitirmeyi marifet saymaktayım.
Zaten kafamda dönen bin tilki varken annemin buzdolabının bozulması ile heh dedim bi sen eksiktin.
Diyeceksin ki yeni buzdolabı almakta ne var ? Şu var ki annemin buzdolabı küçük, yeri de küçük, geçen senelerde iyice eskidiğinden yenilemek istemiştik ama bulamamıştık o boyutta. Büyüklere de sığdırmak için üstteki bütün dolaplarının sökülmesi yeniden yapılması falan gerekiyor. Ve bilin bakalım kim hazır düzeninin değişmesinden hiç hoşlanmıyor :D Neyse mucizevi bir şekilde, bir markanın anneminkine benzer, bir tık daha küçüğü ,buzdolabı bulduk bu sefer. Eskisi tamamıyla durmadan yenilenmeyi başardı.
Bu sabah hiçbir iş yapmayacağım çok sıkıldım diyerek kalktım. Yürüyüşten dönüşte çocuklara kahvaltıyı siz hazırlayın diye şımarıklık da yaptım. Sonrasında işlere nasıl başladım hiçbir fikrim yok. Üç gece bizde kalan Metehan'ın bir arkadaşı vardı, salonda duran yatak takımlarını kaldırayım diye başladım, onu makineye at, kendi çarşaflarımı değiştir, bakayım ütü çalışıyor mu, hazır ütü çalışıyorken şu ütüleri yap kaldır derken öğlen oldu. O arada servisten arayıp buzdolabının geleceği söylenince anneme geçtim. Gelen dolabı sildik temizledik. Annemden dönünce ütülediklerimi yerleştirdim. Bilgehan bulaşık makinesini boşalttı. Metehan da yağmur yağdığı için balkonda oturan çamaşırları oradan toplayıp içeri alıp içeri doğru sermişti neyse ki.
Akşam yemek derdim yoktu çünkü 3 gündür kalan yemeklerim vardı hepsini ısıttım. Artıkları mı yiyeceğiz diyorlar. Ne artığı, bakın sizi açık büfe yaptım dedim her şeyden var, otelde olsa dibiniz düşer:D
Ama yemekten sonra mutfaktan kaçtığım için şimdi orada tonlarca tencere benim onları yıkamamı bekliyor .
Ben bulaşık yıkamak yerine biraz dans çalıştım tabi . Bir haftadır hiç dans etmemişim. Sonra da diyorum ki ne için moralim bozuk. İyi geldi dans.
Şimdi gidip biraz daha sudoku çözeceğim. Bu kadar iş yeter. Hepinize iyi geceler.
- Mayıs 03, 2024
- 8 Yorum
#Umutsuzluk en yakıcı zevktir ,özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.
#Acı çeken kimse inlemekten zevk alır, almasa inlemesini pekala tutardı.
#Bütün samimi insanlar ve işinde gücünde olanlar, ahmak, dar kafalı oldukları için faal kimselerdir. Nasıl açıklamalı? Bakın şöyle: Bu çeşit insanlar, akılları kıt olduğu için herhangi bir konuda ana sebepleri araştırmadan hemen el altındaki ikinci derece sebeplere bağlanıverir ve doğru hareket ettiklerinden emin oldukları için rahatlarlar ; en önemlisi de budur zaten.
#Dünya kurulalı bere insanların yalnız kişisel çıkarlarını düşünerek hareket ettikleri görülmüş müdür? Peki, göz göre göre , gerçek çıkarının nerede olduğunu bildiği halde bunu umursamadan, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin onları zorlamadığı başka, tehlikeli bir yolu tutan ve kaderin kendilerine çizdiği yoldan yürümek varken, kasten yapar gibi yeni, çetin, saçma, karmakarışık bir yol keşfetmekte inat eden insanların oluşturduğu milyonlarca örneğe ne demeli?
#Çevrenize bakın bir kere : kan gövdeyi götürüyor, hem de keyifli keyifli , şampanya gibi akıyor. ... Medeniyet neyimizi yumuşatmış ?
#Hür iradesi, arzusu olmayan, istemeyi bilmeyen insanın org silindiri üzerindeki civatadan ne farkı vardır ki?
#Esasen tabiatın hiçbir zaman, hiçbir durumda bize tabi olmadığını, onu hayalimizde kurduğumuz gibi değil, gerçekte olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini asla akıldan çıkarmamalıyız.
#İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez; bu hal hiç şüphesiz gülünçtür. Şu halde insan daha doğuştan gülünç bir yaratıktır, işin hoş tarafı da budur zaten.
#Bakın ,yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat kümes beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakamam. Bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap veririm ben de .
#Her şey çabucak alışırdım zaten, daha doğrusu uysallaşır, bile bile her şeye katlanırdım.
#Zaten okulumuza gelenlerin yüz ifadeleri kendiliğinden değişiyor, manasızlaşıyordu. Bakmaya kıyamayacağınız çocuklar birkaç yıl içinde bize benziyor, son derece sevimsiz hale geliyorlardı.
+Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi Dünya ile benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel Güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu.
+İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar. O halde durumumda nasıl bir değişiklik oldu ki?
+Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleri ile gözetliyor.
+Hiç konuşmuyorsun, kederli bir halin var, dedi annem. Oysa yüreğimde cenneti taşıyordum.
*Çok hassastım o zamanlar, yine de hassasımdır ya... Yan yana hiç göründüğüm gibi değilimdir. Yolda giderken dilenen bir çocuk görsen, hiç dayanamam ,görmemek için ya başımı çeviririm ,ya yolumu değiştiririm ...
- Nisan 30, 2024
- 4 Yorum
Evvelsi gün annemle anne kız kaçamak yaptık.
Annemin çok sevdiği babamın bir öğrencisinin kızı ve oğlunun konseri vardı. Yeldeğirmeni Mahallesi'nde konserin olacağını öğrendiğimde hemen bilet almıştım ki annemle hem konseri izleyelim hem de uzun zamandır görmediği Emine Abla'yı görsün.
Tabii ki anneciğim ikna etmek pek kolay olmadı ama neyse ki kızına kıyamıyor:)
Akşama kadar vakit geçsin diye önce biz de güzel bir kahvaltı yaptık. Duş aldık evi toparladık falan derken akşam oldu. Kadıköy'e gidip kuaförde şeklimizi şemalimizi düzelttirdik.
Bir lokantada oturup karnımızı doyurduk. Oradan da konsere geçtik.
Bütün bir süre boyunca içimde bir hüzün vardı. Zira dün sabah kız kardeşim gibi yakın gördüğüm bir arkadaşımın annesinin vefat haberini almıştım. Daha geçen bayramda iki kız kardeş yurt dışında tatilde oldukları için kendini yalnız hissetmesin diye iki günde bir arayıp Suna Teyze ile konuşmuştum. 30 yıldır tanıyordum. Arkadaşım yurt dışında yaşadığından bu vefat onu daha da sarstı. Bu herkesin korkulu rüyası değil midir zaten. Birkaç gündür de annesiyle konuşmamış.
Haberi aldığımda Metehan yanımdan geçiyordu ona çağırdım ve sarıldım. Durumu anlattıktan sonra ilk söylediğim şey "Oğlum sen uzaklardayken başıma bir şey gelirse sakın kendini kötü hissetme çünkü ben ne kadar sevildiğimi çok iyi biliyorum" oldu.
Hayat böyle bir şey. Birisinden her ayrıldığında bunun son ayrılık olduğunu düşünebilmek gerekiyor belki ama , bir taraftan da sürekli karşındakine ölecekmiş gibi davranmak da psikolojik açıları hiç normal ve iyi bir şey değil. Benim en dikkat etmeye çalıştığım şey birisinden ayrılırken kırgın ve sinir olmamak. Onun için benim ne kadar tepemin tasını attırmış veya aşırı derecede cinlerimi tepeye çıkartmış bile onun için benim ne kadar tepemin tasını attırmış bile olsalar bizimkileri muhakkak ki evden öperek yolcu ederim, arkalarından el sallarım:)
İşte böyle karman çorman duygular. Az önce de sevgili pilates hocanın babasının vefat ettiği haberini aldım. Benim yaşlarımda olmalı. Son zamanlarda çok hasta olduğu belliydi o babasını yolcu edebildi. Hangi yaşta nasıl olursa olsun her ölümün üzücü yanı var. Bir taraftan da hepsinde teselli bulabileceğimiz bir şey olabiliyor.
Hayat akıp gidiyor. Hepimize ne kadar çok anı doldurabilirsek yanımıza kâr.
- Nisan 28, 2024
- 5 Yorum
- Nisan 23, 2024
- 16 Yorum
Sabah annemle yürüyüşe gitmek yerine mahalledeki bir ilkokula gidip törenlerini izledik. Bayram çocuklarının kıyafetleri içinde mutlulukla koşturmalarıni izlemek en güzeliydi.
Bu uzun zamandır en keyifle kutladığım bayram. Belki bir gün meclisimiz de meclis haline döner de yüreğimdeki minik sızı da sonlanır.
- Nisan 23, 2024
- 0 Yorum